İnsanın ağzına gelen şeyi söylemesi, harfleri, kelimeleri, cümleleri, anlaşılır anlaşılmaz seslendirmesi bir “konuşma” eylemi midir? Durup dururken, gevezeliği, kelâm israfını, her ağzımıza geleni söylemeyi konuşmak mı sayacağız şimdi?
Bülbülün çektiğinin dili belası olduğunu bilirsinizO dilinin belasını çekedursun, şair de suçu diline yükleyip, “Dilim, seni dilim dilim dilerim!” lafını etmiştir ki, bu mısraın, insanın vicdanını sızlatası bir iç derinliği vardırBülbülün çektiği “bela” da, şairin dilinden yakınması da, bir “dil”den, bir “konuşmak”tan, yerine göre bir “vicdan muhasebesi”nden ibarettirNe ki, kabaca, ne o dil “dil”, ne o konuşmak “konuşmak” hanesine yazılabilecek kadar basite indirgenmemelidir
Vicdan dediğimiz şey, (elbette şey, ona vicdan dedikten sonra ikinci bir ismi Frenkçeden bulacak değiliz ya!) evet, vicdan dediğimiz şey, ne kadar insan varsa o kadar çeşitlilik arz eder ve parmak uçlarımızdaki desenler gibi vicdanlarımız da farklıdırElim bir hadisede aynı acıyı duyan iki insan olmadığı gibi, bir insanın diğeriyle aynı dozda ve tonda sevindiği de vaki değildirNasıl insan olarak farklıysak, beğenilerimizin farklı ayarları, nefretimizin farklı koyulukları varsa, vicdanlarımız da farklıdırİncele incele “kopma” noktasına gelen hassas insanlardan en vicdansızımıza kadar bir harita çıkarılsa, bu haritada yeryüzüne gelip geçmiş ve hâlâ eğlencesini sürdüren insanlar kadar benek bulunacaktırİnsan vicdandan ibarettir desek, vicdanımız rahat olsun; Allah bilir, yalan söylemiş olmayızBir dilenciye cebindeki kuruşu fırlatarak vicdanının sesine kulak verenler olduğu gibi, cüzdanını boşaltarak vicdanını rahatlatanlar da vardır
Buracıkta “vicdan” bahsini kapatarak dil ve konuşma bahsine dönelim ve diyelim ki, bu çatallı bir mevzudur; bir miktar konuşmak ve okuyucuya “konuk olmak” gerekecektir O zaman üslubumuzu “konuşma” üslubuna çevirelim ve “vira bismillah” diyerek başlayalım:
“Konuşmak” kelimesini de, konuşmayı da severimŞu anda, siz okuyucularımla konuşuyorumSize “konuk” oluyorumSizler, benim yazımı okuduğunuz için yazılarım dergilerde, kitaplarda yayınlanıyorYerine göre bu yazı/konuşma sayesinde sizlerin sesi/sözcüsü (vicdanlarınızın da mı?) oluyorum
Peki, nedir konuşmak? İnsanın ağzına gelen şeyi söylemesi, harfleri, kelimeleri, cümleleri, anlaşılır anlaşılmaz seslendirmesi bir “konuşma” eylemi midir? Durup dururken, gevezeliği, kelâm israfını, her ağzımıza geleni söylemeyi konuşmak mı sayacağız şimdi?
Bilirsiniz ama bazen bilineni de söylemek gerekir; konuşmak, iki kişinin karşılıklı “konuşarak” birbirine konuk olmasıdırKendimizle konuşursak, kendimize konuk olmuş oluruzYüreğimizle konuşursak, yüreğimize… Yahut kendimiz, yüreğimiz bize konuk olur
Derler ki, konuşabilme yetisi yeryüzünde yalnızca insana verilmiştirÖyledir öyle olmasına da, konuşmadan konuşmaya, konuk olmadan konuk olmaya fark vardırİnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır sözünün, koklaşma kısmı da icabında bir konuşma düzeneğinden ibarettir
Konuştuğumuz insanlar, çoğu zaman konuşamadığımız, yani konuk olamadığımız insanlardırHer insana göre bir konuşma tarzımızın, konuşma dilimizin olması gerekirBazen susarak da konuşuruz birbirimizleSusmak da yerine göre konuşmaktırMimiklerimiz, el kol hareketlerimiz şimdilerde “vücut dili” diye tesmiye edilen türlü hal ve tavırlarımız da “konuşma” dairesinde yer alırBuradan bir yere gelebiliriz: Vücudun da bir dili var!
Yalnızca vücudumuzun mu dili var?
Buna geçmeden önce, sormadığımız soruyu cevaplandırmak lazımBinlerce dilimiz var ve biz o binlerce dili konuşmaya başladığımız zaman olgunlaşır, yabancı olduğumuz bu mekânda yaşadığımızın farkına varırız
Evet, binlerce dili var kişioğlunun! Bu dillerden kastım, kabilelerin, kavimlerin, milletlerin konuştukları diller değil elbette Bu genel geçer diller yanında, her insanın yine her insanla ayrı ve özel olarak iletişim kurmaya, onunla anlaşmaya ve ona konuk olmaya yarayacak bir dili varDiyebiliriz ki, yeryüzünde ne kadar insan varsa, o kadar dil var ve dil içinde dahi nice diller vardırAynen, şairimizin “bir ben vardır bende benden içeri” dediği gibi…
Elimizin bir dili varBu Allah’ın her ele verdiği yeteneklerin ötesinde, bizimle birlikte gelişen, değişen, dönüşen bir dildirOnun için dervişin eli farklı konuşur, şairin eli farklı, kuyumcunun eli farklı, testicinin eli farklı konuşurYaptığımız iş gide gide elimize bir dil bağışlarBilet satıcısının eliyle banka soyguncusunun eli aynı el değildir, bu ellerin dili de aynı dil değildirBir zamanların moda siyasi deyimiyle söylersek “tespih çeken el ile tetik çeken el”lerin dilleri de farklı farklıdır
Gözlerimizin dili farklıdırBir ressamın gözlerinin renklerle uyuşması, onlarla ünsiyet kurması, dost olması, o gözlerinin dilinin nelere kadir olduğunu gösterirBunun gibi, bir kumaş tüccarının gözleri de, kumaşlara ayarlanmış bir dil taşır yedeğindeBir muhasebecinin gözleri bütün rakamlarda takdim tehir arar
Bunun gibi, kulaklarımızın dili de farklıdırKlasik müzik eğitimi alan bir kulakla, yalnızca kaval sesine aşina bir kulağın aynı dili konuştuğunu söylemek mümkün değildirAnnenin bebeğinin ağlama sesine ayarlı kulak dili, devâsâ şehirlerde ezana duyarlı müminin kulak dili, ne bileyim, uzaktan duyduğu Müslüm Gürses şarkısının canlı mı, kasetten mi, yoksa taş plaktan mı olduğunu çıkarmaya ayarlı fanatiğin kulak dili, ayrı dillerdir
Damaklarımızın dilleri de farklıdır; yüreklerimizin dilleri deHatta bakışımızın, duyuşumuzun, hissedişimizin farklı farklı dillerde gerçekleştiğini söylemek abartı olmayacaktır
Bunlar böyledir böyle olmasına da, unutmayalım ki, insanla birlikte diğer varlıkların da böyle dilleri vardırO diller yine insan sayısınca çeşitlenirEşya her insana, insan da her eşyaya aynı şeyi söylemezÖrneğin düşen bir yaprak çöpçü için süpürülmesi gereken bir şeydir, şair için geçen ömür günleridir, ressam için tuvale taşınması gereken bir renk harikasıdır, çocuk için ağacın sarı ve halsiz kuşudur, ağaç için kim bilir, nedir?
Hani, “İnsan dağa ne söylerse, dağ insana onu söyler sözü bu bağlamda bize önemli bir ipucu vermektedirBu açıdan bakıldığında, insanın eşya ile konuşmasının, insanın insanla konuşmasından daha sorunsuz olduğu görülebilir
“Dil” ve “konuşma” bahsinin nasıl çatallı bir konu olduğunu başta söylemiştimŞimdilik bu kadar “çatal” yeter“Bıçak” mı dediniz; Allah korusun, yanlışlıkla da olsa, dilimizi dilmek de var işin ucundaSonra vicdan azabı çekeriz!
Detaylı Mesaj
Bilgileri
Mesaj No: 819
Mesajın Ana Konusu:Tanımlı Dİlİm Senİ Dİlİm Dİlİm Dİlerİm
Gönderilme Tarihi:Perş. Ocak 01 2009, 09:14
Bu Mesajı Şikayet Et:
Tanımlı Dİlİm Senİ Dİlİm Dİlİm Dİlerİm
1 sayfadaki 1 sayfası
1 -
Arama Yapmadan
Konu Açmayın. 2 - Mesaj Yazarken Başlıklar
Konularla Alakalı
Olmalır. 3 - Konularımızı Alakalı Başlıklar
Altında Açalım. 4 - Aynı Konuya Ard Arda Mesaj
Atmayın(flood
Yapmayın) 5 - Bu Kurullara Uymamakta Israr
Edenler Siteden Belirli Bir Süreliğine Yada Tamamen
Uzaklaştırılır.